SPORUN RUHUNA YAKIŞMADI!

Sık sık dile getirdiğimiz, sporun sevgi, barış, dostluk ve kardeşlik olduğu fakat bu misyonun küreselleşmeyle birlikte, teknolojik ilerlemeler, sporun politize edilmesi, spor endüstrisinin büyümesi ve gelişmesi sporun şiddet, mafya, şike, yolsuzluk, hile ve sahtekarlıkla anılmasına neden olmuştur. Sporun sadece spor olarak anıldığı, araç değil amaç olarak spor idealini toplumumuzun ve insanlığın kabul ettiği bir dünya hayal ediyorum.
‘Burak ÖZTÜRK – Spor Yöneticisi’

Spor, günümüzde insanlar için vazgeçilmez bir sosyal yaşam olgusu haline gelmiştir. Spor sadece sporcuların, antrenörlerin ya da yöneticilerin faaliyet ya da meslek alanı olmaktan çıkmış eğitim, sağlık, ekonomi, kültür, siyaset gibi bir çok alanda etkisini göstermiş ve psikoloji, sosyoloji, tıp, fizik, iktisat gibi bilim dallarının konusu haline gelmiştir. Tarihsel süreç içinde toplumların spora bakış açıları değişse de sporun her zaman önemini koruduğunu söyleyebilirim.

Devletlerin ve milletlerin sosyo-politik yapısını değiştiren bazı gelişmelere insanlık olarak şahit olduk: Neolotik çağ, Fransız İhtilali, Sanayi Devrimi, dünya savaşları, krizler derken özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra savaşların yaşanmadığı ancak dünyanın doğu ve batı bloğu ülkeleri olarak siyasi ve ideolojik bir bölünmeye girdiğini görüyoruz. Savaşın getirdiği ağır blanço güvenlik, ekonomi, diplomasi, eğitim ve kültür başta olmak üzere bütün toplumsal alana nüfuz ederek sonuçlanmıştır.

Günümüzde artık top, tüfek ya da mermilerle savaşlar yapılmıyor. “Kültür, teknoloji, sanat, ‘spor’, vs” ile devletler ve milletler yarış içindedir. Bunlar arasında da sporun ayrı ve kendine özgü bir yeri ve önemi olduğunu söyleyebilirim. Çünkü spor; medya, ticaret, turizm, eğlence gibi sektörler yönünden saygın konuma gelmiştir. Olimpiyatlar, Dünya Kupaları, yerel, ulusal ve uluslar arası düzeydeki çeşitli etkinlikler ve organizasyonlar ile spor sürekli dünya gündeminde yer edinmektedir.

Sporun tarihsel süreç içindeki gelişimine değindikten sonra 21 Kasım Cuma Günü Galatasaray Liv Hospital ile Sırp temsilcisi Kızılyıldız arasında oynanan Erkekler Basketbol EuroLeague karşılaşması öncesinde Sırp taraftar Marko İvkoviç’in çıkan kavga sonucu yaşamını yitirmesi olayını daha net pencereden gözlemleyebiliriz. Öncelikle bu üzücü durum için  sporun etik ve ahlaki değerleri ile bağdaşmayan bir eylem olduğunu belirtmeliyim. Ancak bu gelişmeler sporun salt olarak oyun, eğlence ve yarışma unsuru olduğunu düşünmenin yetersiz kalacağını bizlere bir kez daha gösterdi.

Sırp taraftarın ölümü ile neticelenen bu tür trajedik olayların soğuk savaş döneminden bu yana süregeldiğini ve sporun artık savaş ve diplomasinin yerini aldığını söylesek abartmış olmayız. Spor olayından da öteye giden bu gelişme başbakanların, büyükelçilerin ya da spor bakanlarının konuştuğu, spor kulüplerinden de yapılan açıklamaların spor boyutundan öte güvenlik, siyaset ve diplomasiyi ilgilendiren meseleler olduğunu rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Evet, bu isimler arasında T.C. Başbakanı Ahmet DAVUTOĞLU, T.C. Gençlik ve Spor Bakanı  Akif   Çağatay KILIÇ,  Sırbistan Başbakanı Aleksandar VUCIC, Sırbistan Başkonsolosu Zolan MARKOVIC ve çeşitli dünya ülkelerdeki kişi ya da kurumlar tarafından verilen bir yığın demeçler…

Ülkeleri ve toplumları karşı karşıya getirilebilecek ve kriz ortamı yaratan bu tür olaylara karşı  büyük sorumluluk sahibi olan politikacılar ve spor adamlarının söylediği söz ve eylemlere dikkat etmesi son derece önemli bir husustur ancak ilgili spor yöneticileri ve politikacılar tarafından verilen demeçlerin bazılarının yangına körükle giden açıklamalar olduğu ortadayken sürecin bir an evvel normale dönmesi için temenni etmekten başka çare kalmıyor.

Spor medyasından aldığımız haberler her zaman hararetli ve yıkıcı değil. Fenerbahçe Ülker Başantrenörü Zeljko OBRADOVİC, Sırplı taraftarın yaşamını yitirmesinden sonra yaptığı açıklamada: “Mesaj vermek için şu an biraz geç kaldık. Hayatımızdan bir can kayboldu. Hepimizin çok önemli bir görevi var. Doğru mesaj vermemiz lazım. Spor, insanları bir araya getiren bir unsur olmalı, ayırıcı değil. Şu an ailesine ve çevresine başsağlığı diliyorum. Hepimizin el birliğiyle çalışıp, dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir şey olmaması için çaba göstermesi lazım. Basit bir şey olmamalı. İki-üç gün konuşup unutmamalıyız. Maalesef bu oluyor ve hemen unutuluyor. Bunun bedeli bir şekilde ödenmeli ve önlem alınmalı. Ben 23 sendir antrenörlük yapıyorum ve başından beri bu konulara önem veriyorum. Spor sadece spor olarak kalmalı.” dedi. Obradovic’in ayrıştırıcı değil, birleştirici; yıkıcı değil ifsat eden değil basiret sahibi duruşu örnek bir spor adamı olduğunu bizlere gösterdi.

Sık sık dile getirdiğimiz, sporun sevgi, barış, dostluk ve kardeşlik olduğu fakat bu misyonun küreselleşmeyle birlikte, teknolojik ilerlemeler, sporun politize edilmesi, spor endüstrisinin büyümesi ve gelişmesi sporun şiddet, mafya, şike, yolsuzluk, hile ve sahtekarlıkla anılmasına neden olmuştur. Sporun sadece spor olarak anıldığı, araç değil amaç olarak spor idealini toplumumuzun ve insanlığın kabul ettiği bir dünya hayal ediyorum.

Neyse fazla da uzatmaya gerek yok. Yazımı genç ve başarılı şairlerimizden Emre BAŞ tarafından kaleme alınan ‘Ne İzliyoruz?” isimli şiiriyle noktalamak istiyorum Sanırım bu şiir süreci özetlemeye yetiyor:

Ne izliyoruz!

Siyahın beyazla savaşını

Yaklaşıyor hazırlan şimdi

At kafasına şişeyi

 

Koca kafalı siyah

İri gövdeli beyaz

Durma küfret, aşağıla

Girişte parayı bastın nasılsa

 

Ne izliyoruz

Irkların savaşını

Hayır ! sportif bir mücadelede

Saygıyı, hoşgörüyü…

 

Pas ver

Olmaz

Hadi pas ver

Hayır bu gol benim hakkım

 

Ne izliyoruz

Bana sorma iddia tutsun yeter

Ne izliyoruz

Şiddet, şike, savaş?

 

Ne izliyoruz

Evimde saklanan kişiliğimin

Stadyumdaki ruhunu

 

                                              ‘Burak ÖZTÜRK – Spor Yöneticisi’

Bir yanıt yazın
You May Also Like