İngiliz gazetesi The telegraph da yayınlanan köşe yazısının başlığı..
Yazı başka ülkelerdekilerin atletizm dünyamıza dolayısı ile bize de bakışını yansıtan bir içerikte!
Çeviri de çoğu yerde kullanılan daha ağır anlamlar içeren bazı terimler ve tümcelerde -abartılı bir yaklaşım- anlayışının oluşmaması için-karşılığı olan Türkçe terimlerden daha nazik! terim ve söylemler ile kullanılmıştır.
Aklıma takılan bir soru: Başarı her şeyin üstün de midir?
yazının cevirisi;
UTANÇ VERİCİ BİR KOMEDİ!!
Türkiye adına yedi Kenyalı, iki Jamaikalı ve bir Kübalı yarışmakta!
Yasemin Can Atletizm dünyasına ilk adımlarını attığı gençlik cağında, boynuna takılı bir 10.000 altın madalya ile Avrupa Şampiyonası kürsüsünün üstünde duracağını kesinlikle düşlememiştir!
Benzer bir biçimde bir yıldan az bir süre öncede kendi öz adını değiştireceğini de hiç düşünmemiştir!!!
Lafı dolandırmadan söylersek: Can Avrupalı değil. Can gerçekte Can değil..
Can asıl adı Vivian Jemutai olan 18-19 yaşlarında dünyanın en umut verici orta mesafe koşucularından biri olarak ün kazanmış bir Kenyalı…
Gecen yıl içerisinde Jemutai ve Türk atletizm federasyonu arasında görüşmeler yaşandı. Bu yılın Mart ayında resmen Türkiye’ye transfer olduğu ve adınında Yasemin Can olarak anılacağı belirtildi..
Gecen mart tan beri gecen 4 aylık sürede Kenya’da yaşayan ve antrenman yapan Kenya doğumlu atlet, 10.000 m de Avrupa Şampiyonası’nda rakiplerini deyim yerinde ise -ezerek elde ettiği başarıya karşın adına yarıştığı Türkiye ile çok az bağlantısı bulunmakta…
Unutulmaz atletlerden İrlandalı Sonia O’Sullivan RTE Sporda Can’ın basarısını değerlendirken “”inanılmaz bir olay!,” yapılanları onaylamıyorum” diyerek
” IAAF’ın [Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği] doping sorunları gibi üstesinden gelmesi gerekli yükümlükleri olmasına karşın kıtalardaki sporcuları kendi kıtalarında tutmasını gerektiren çalışmalar yapması da gerekmekte” düşüncesinde dile getirdi..

Ayrıca Canın arkasında dördüncülükte kalarak bir madalya kaçırmış olan İrlanda Fionnuala McCormack, durum için” şaka gibi” tanımı yaptı!! Buna karşın yinede o ve diğer sporcular durumu hiçte komik bulmadıklarını belirttiler!.
Burada belirtmemiz gereken bir durum, mevcut IAAF kurallarına göre bir atlet geldiği ülke itiraz etmezse transfer olacağı ülkede 12 ay kaldıktan sonra o ülke adına yarışmalara katılabileceğidir. Buna karşın bir itiraz olduğu durumlarda o ülke adına yarışabilmesi için üç yıl beklemesi gerekmektedir.
Can konusu tek başına irdelenecek özel bir durum değildir! Dahası da var!
Bu Avrupa Şampiyonası için Türk takımı, yedi Kenyalı, iki Jamaikalı-( biri 9.92 sn koşan eski Jamaika 100m sprinteri Jak Ali Harvey (eski Jacques Harvey)- bir Etiyopyalı ,bir Küba bir Güney Afrikalı, biri Azeri ve bir Ukraynalı -sporcular ile ve bunların yanına da az sayıda eklenmiş olan gerçek Türk sporcusundan oluşmakta!
Türkiye atletizmde madalya kazanmak ve spor alanında başarı kazanmak için çeşitli ülkelerden başarı sporcuları yoğun bir biçimde transfer etme yolunda yalnız değildir!
Bu uygulamaları ile artık Türkiye’de bu konuda uzmanlaşmış Bahreyn ve Katar gibi iki ülkenin yanında yer almaktadır!
Doğal olarak sporcuların transfer olması yeni değildir ve sadece atletizm özgü bir sorunda değildir!
Benzer bir biçimde İngiltere de farklı nedenlerle doğdukları ülke yerine İngiltere’yi seçen Tiffany Porter, Greg Rusedksi , Zola Budd, Kevin Pietersen Mike Catt ve Owen Hargreaves gibi, erkek ve kadın sporculardan büyük ölçüde yarar sağlamıştır.
Bunlardan bir İngiliz anneden doğan amerikalı bir sporcunun gecen yıl basın toplantılarında ‘God Save the Queen’ (tanrı kraliçeyi korusun) adlı ulusal marşı yardım alarak söyleyebildiği de unutulmamaktadır!
Türkiye’nin (Katar, Bahreyn ve diğerleri ile birlikte) sistemli bir biçimde gerçekleştirdiği bu farklı yol utanılması gerekli bir durumdur!
Avrupa Şampiyonası’nda Türkiye’yi temsil eden başka ülke kökenli sporcuların büyük bir coğunun çok az olarak ülkeye geldikleri ve kendi transferleri öncesinde de Türkiyenin yerini haritadan buldukları söylenebilir!
Can’ın Çarşamba akşamı yaptığı gibi – Bu sporculardan bazılarının da Türkiye bayrağını dalgalandırarak boyunlarında madalya ile Amsterdam’da kürsüye çıkma olasılıkları bulunmaktadır!
O günler: Utanmadan altın madalyaların alındığı üzüntü verici günler olacak!