Türkiye… Türkiye’de spor, özellikle de futbol sadece bir oyun olmaktan da öte farklı bir heyecan, farklı bir tutku ve Türk insanının kendine özgü yapısıyla farklı bir ruh ve coşkuyla oynanır.
Ülkemizde spora olan ilginin boyutunun bu denli yüksek olması bazı avantaj ve dezavantajları beraberinde getirir. Rekabet, kazanmak ve başarı…
Kuşkusuz rekabetin olduğu yerde kazanmak, tutkuya dönüşür. Taraftarlar olarak sürekli kazanmak ve başarı bekleriz. Bunlar güzel şeyler ancak kazananın kral olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Kaybetmek mi? Kaybeden(ler) için hayat onlara beyhude gelir; kaybettikten sonra okula gitmek istemeyiz, iş yerinde patronun söyledikleri ambargo gibi gelir, arkadaşlarımızın kalbini kırarız ve hiçbir şey yapmak istemeyiz. Böyle bir toplum anlayışımız varken ülkemiz futbolunda yöneticisinden, sporcusuna, taraftarından mülki amirlere kadar “başarı” sadece “kazanmak” anlamına gelir. Bu gün kazanmak uğruna Türk futbolunun yetiştirdiği genç yetenek Salih Uçan’ı kaybedebiliriz.
Başarı sadece kazanmak mıdır?
Başarmak süreç işidir. Yani başarı hedeflere yönelik belli bir plan ve program çerçevesinde insan, para, malzeme ve diğer kaynakları ekonomik, etkin ve verimli bir şekilde kullanarak ulaşma sürecidir. Türk futbolunda kulüplerimizde alt yapıdan profesyonel takımlara kadar bütün oluşturabilecek bir sistem olmadığı için bunun en büyük eksikliğini alt yapıya Marmaris Belediyespor’da başlayan profesyonelliğe Bucaspor’da adım attıktan sonra Fenerbahçe’ye transfer olan genç krampon Salih Uçan çekmiştir.
UEFA’nın iz bırakan genç yıldızlar listesine giren Salih Uçan, Türkiye’de düzenlenen 2013 U20 Dünya Kupası’nda geleceği parlak 5 yıldız arasında gösterilmişti. Ancak Salih’in grafiği diğer 5 genç yıldız adayları ile aynı paralellikte ilerlemiyor:
2013 U20 Dünya Kupasındaki yıldız adaylarından; Floria Thauvin, 14 milyon euro piyasa değeri ile Olympique Marseille’de, Jese Rodrigues 15 milyon euro piyasa değeri ile Real Madrid’de, Bruma 10 milyon euro piyasa değeri ile Gaziantepspor’da, Eric Dier, 5 milyon euro piyasa değeri ile Sporting Lizbon’da top koşturuyor. Fenerbahçeli genç yıldız adayı Salih Uçan ise 3,5 milyon euro piyasa değeri ile diğer isimlerden biraz geride kaldı.
Salih Uçan’ın 2013-2014 sezonunda durgun bir grafik sergilemesi Tuncay Şanlı ve Okan Koç’un futbol kariyerini akıllara getirdi: “Takvimler 5 Eylül 2003’ü gösterdiğinde tarihi bir olaya tanıklık etmiştik; Portekiz-Türkiye maçı… O maçtaki kadroda Türkiye’den Tuncay Şanlı ve Okan Koç, Portekizden ise Cristiano Ronaldo ve Ricardo Quaresma bulunuyordu. Tuncay Şanlı ve Okan Koç 2003 yılında Cristiano Ronaldo ve Ricardo Quaresma ile birlikte dönemin en önemli 4 yıldız adayından bir tanesi olarak gösteriliyordu. Ronaldo, Sporting Lizbon, Manchester United, Real Madrid gibi takımların formasını giyerken Quaresma ise Ronaldo kadar istikrarlı bir grafik çizemese de Sporting Lizbon, Barcelona, Porto, İnter ve Chelsea, Beşiktaş gibi takımların formasını giymeyi başarmıştı. Tuncay Şanlı, Fenerbahçe ve Middlesbrough dışında başarılı bir grafik çizemezken Okan Koç’un ise giydiği Beşiktaş forması kariyerindeki en büyük başarıydı. Sadece Tuncay ve Okan değil, bir çok Türk yıldız tarih sahnesinden silindi.”
Salih, hala Türkiye ve dünya futbolu için spor otoriteleri tarafından çok şey beklenilen bir futbolcu. 23 Haziran 2014 itibarı ile Kamu Aydınlatma Platformu (KAP)’dan yapılan açıklamaya göre Salih Uçan’ın A.S. Roma Kulübü ile transfer görüşmeleri başladı. Büyük ihtimal Salih, Roma’da. Bence Salih adına doğru bir tercih. Çünkü futbolcu mezbahanesine dönen Türkiye’de daha önce Tuncay Şanlı ya da Okan Koç’un başına gelenler Salih’i de vurabilir. Ben isterim ki Türk futbolu istikrarlı, başarılı, taraftarıyla bütünleşen, iyi yönetilen, doğru ve emin adımlarla ilerleyen bir hal alsın. Bu koşullarda Salih’in Avrupa’ya açılmaktan başka çaresi yok. “Salih Uçan Avrupa’ya uçsun.”
‘Burak ÖZTÜRK – Spor Yöneticisi’