Spor, günümüz modern dünyasında en çok konuşulan konular arasında yer almaya devam ediyor. İçinde bulundurduğu dinamikler itibarı ile ekonomiden, siyasete, kültürden inanışlara kadar spor, toplum yaşamını şekillendiren ve topluma yön veren bir duruma gelmiştir.
Yaşadığımız yerkürenin, küreselleşme ile birlikte küçük bir köy haline gelmesi bireyler ve toplumlar arasında güçlü iletişim ağlarının oluşmasını sağlamıştır. Modern hayatın kazandırdığı iletişim kolaylıkları teknolojinin sağladığı avantajlarla birlikte bilginin mobilizasyonunu ortaya çıkarmıştır. Küreselleşmenin bir çok olumlu yönü bulunurken olumsuz olarak da nitelendirilebilecek, akıllarda bir çok soru işareti bulundurmuştur:
Küreselleşen dünyanın getirdiği bilgiye ulaşma kolaylığı her zaman olumlu sonuçlar verebilir mi? Teknolojinin ve bilgi ağının bu kadar gelişmesi ile uyuşturucu kullanımı, cinayetler, kazalar, kaçakçılık ya da terör faaliyetlerinin artışının aynı paralellikte olması bize ne ifade ediyor? Peki bu durumdan etkilenebilecek ve en pasif durumda savunmasız ve dezavantajlı olan ‘çocuklar’ için ne yapılabilir?
Medya Takip Ajansı Interpress’in 2013’te yayınladığı asayiş raporuna göre medyada en çok yayınlanan haberler uyuşturucu kullanımı, kazalar ve kaçakçılık haberleridir. Bu haberler arasında da çocukların da içinde yer aldığı haberleri çok sık duyarız. Çocuklar, zehir tüccarları tarafından kandırılması ve müdehale edilmesi en kolay kesim olarak hedef haline gelmiştir. Üzülerek söylerim ki zehir tacirlerinin çocuklar üzerinde bu kadar geniş bir ortam bulmasına eğitim sistemimiz ve uygulanan devlet politikaları yetersizliği de etkendir.
Son on yılda uyuşturucu madde kullanımının ve öğrencilerin güvenliğinin sağlanmasına yönelik bir çok yatırım yapıldı; Öğrencilere yönelik seminerler, paneller, kampanyalar düzenlendi. Bir çok güvenlik uygulamaları gerçekleşti. Emniyet Müdürlüklerimiz bünyesinde Narkotik Şube Müdürlükleri de bu durumlara yönelik yoğun çalışmalar içerisine girmektedir. Bunlara rağmen her yıl uyuşturucu madde kullanımı oranı artmakta ve zehir tacirleri duruma daha fazla hakim olmaktadır. Söz Emniyet Müdürlüklerine gelmişken, uyuşturucu madde kullanımı ile mücadele sadece salt olarak Narkotik Şube Müdürlüklerinin aldığı güvenlik müdehaleleri ile mi yapılmalıdır Ya da güvenlik reçetesi sadece operasyonlar ya da zoraki uygulamalar mıdır? Bu uygulamalar kuşkusuz olumlu katkılar sağlayacaktır ancak bunun yeterli olmadığını düşünüyorum.
Denizli İl Emniyet Müdürlüğü tarafından 2012’de gerçekleştirilen ve iki ay süren “Hayata Pas Ver” projesi güvenlik güçlerinin görevinin sadece suçu bulma ve suçluyu yakalama olmadığını aynı zamanda suçu önleme gibi bir misyonunun olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu proje Narkotik Şube Müdürlüğü tarafından değil “Toplum Destekli Şube Müdürlüğü” ‘nün yürütücülüğünde gerçekleşmiştir. Hayata Pas Ver Projesi, çocukların ruhsal ve bedensel yönden gelişmelerine katkıda bulunmak, madde bağımlılığı riskini ortadan kaldırmak, suça sürüklenmeleri ve suç mağduru olmalarının önüne geçmek, toplumun bir parçası olduğu hissini kazandırarak kendisine olan özgüveni sağlamak gibi bir misyon edinmiştir. Proje kapsamında suç işleme ve suça yönelme olasılığı bulunan çocuklara suç işlemenin getirdiği olumsuz neticeler anlatılmış ve çocukların kendi kurdukları ve isimlerini verdikleri takımlar arasında futbol turnuvası yapılmış, spor yoluyla birlikte bir şeyler yapmak, fair play, sevgi, saygı ve hoşgörü gibi kavramları öğrenerek hayatına yön verebilecek organizasyon ortamı yaratılmıştır. Bu proje bize uyuşturucu ve kötü alışkanlıklarla mücadelenin sadece zoraki uygulamalarla sürdürülmesinin yetersiz kalacağını göstermiştir.
Uyuşturucu ve diğer kötü alışkanlıklardan çocuklarımızı uzak tutmak için Milli Eğitim Müdürlüklerimiz, Emniyet Müdürlüklerimiz ya da yerel belediyeler birlikte çalışarak çocuklarımızı olumsuz fiil ve davranışlardan uzak tutacak girişimlerde bulunmalıdır. Peki bu alana yönelik ne tür çalışmalar yürütülebilir?
Konunun odak noktası çocuklar ise çocukların neden uyuşturucu madde ya da kötü alışkanlıklara eğilim gösterdiklerini de bilmemiz gerekir: Öncelikle çocuklar bilgiye aç ve merak duygusunun getirdiği, çevresinden elde ettiği yeni bir bilgiye merak sarması kaçınılmaz. Bu durum da zehir tüccarlarının işini kolaylaştırmaktadır. Çocuk, ders aralarında, okul çevresi ve okul dışındaki arkadaş ortamında kısacası serbest zamanlarında her zaman bu tacirlere karşı pasif durumdadır. Serbest zaman, iyi değerlendirildiğinde çocuk için avantaj yaratabilen bir hal alabilir. Bunu da sağlamak için “Spor ve Rekreasyon” iyi bir tercih olabilir.
Spor ve Rekreasyon kavramı AB ülkelerinde, ABD ve Avustralya’da üzerinde çok durulan bir konu iken ülkemizde maalesef yeterli derecede idrak edilememiştir. Rekreasyon genel tabiriyle; “İnsanların sosyal yaşantılarına sağlıklı ve tam bir şekilde dönebilmesi için gerçekleştirilen fiziksel, zihinsel ve ruhsal serbest zaman aktivitesidir.” şeklinde tanımlanabilir. Serbest zamanın değerini bilen gelişmiş dünya ülkeleri eğitimde, toplum yaşamında , ülke politikalarında rekreasyon kavramına geniş yer vermiş ve ilgili toplumların yaşam felsefesi haline gelmiştir. Biz ise daha yeni yeni rekreasyon kavramını tanıyoruz.
Her şeyin başının eğitim olduğunu düşünürsek eğitim kurumlarımızın müfredatında rekreasyona daha fazla yer verilmeli bu yönde daha fazla çalışmalar yapılmalıdır. Her okulda öğrencileri sporsal, sanatsal ve kültürel faaliyetlere yönelterek kötü ve zararlı alışkanlıklardan uzak tutabilecek “Rekreasyon Uzmanları” istihdam edilmelidir. Serbest zamanlarını Rekreasyon aktiviteleri ile değerlendiren öğrenci uyuşturucu madde kullanımı ve kötü alışkanlıklardan uzak durabilir; fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişimini sağlayabilir. Ancak, Milli Eğitim Bakanlığı’nın uyguladığı politikalara baktığımızda Beden Eğitimi, Resim, Müzik vs gibi öğrencinin serbest zamanlarını değerlendirebilmesi için yön veren derslerin kaldırılması ya da süresinin kısaltılması gibi girişimleri görüyoruz. Bunlar, çok yanlış ve öğrencileri kötü alışkanlıklara yöneltebilecek girişimlerdir.
Yarış ve rekabet ortamının küreselleşme ile hızla arttığını düşünürsek bireyler olarak bizler bu durumu iyi kavramalıyız. Günümüzde artık top, tüfek ya da mermilerle savaşlar yapılmıyor. “Kültür, teknoloji, sanat, spor, vs” ile devletler ve milletler yarış içindedir. Serbest zaman aktiviteleri önemsiz bir mesele gibi görülebilir ancak geniş bir yelpazeden baktığımızda ulusal ya da uluslar arası etki sağlayan bir mekanizma haline dönüşebilir. Bu sebeple iktidarından muhalefetine, Milli Eğitimden sosyal belediyeciliğe kadar her kurum ya da kuruluş ilgili platformlarda gereken destek ve yatırımları gerçekleştirmelidir.
‘Burak ÖZTÜRK – Spor Yöneticisi’