Küresel köy haline gelen dünyada artık hiç bir şey otonom değil, sürekli karmaşıklaşan ve farklılaşan spor kulüplerindeki örgüt yapılarının, “tek adam” tarafından kulüplerin yönetilmesini imkansız hale getirdiğini söyleyebilirim.
‘Burak ÖZTÜRK’
İnsanlar nesiller boyunca sürekli değişim ve gelişim halindedir. Fiziki olarak doğa koşullarında tek başına yaşamanın güç olması ve diğer canlılara göre gelişen zeka, merak ve bilgi düzeyleri insanların toplu halde yaşamasını zorunlu hale getirmiş, artan dünya nüfusu, keşif ve icatlar karmaşık ve bürokratik yapıların oluşmasına neden olmuştur. Tarihte kurulan ilk devlet, medeniyet ve sosyal toplum olarak nitelendirilen Sümerler ile birlikte belki de kurumsal yapının getirdiği yönetim sorununun oluştuğu söylenebilir.
M.Ö. 8000 yıl önce tarım toplumuna geçilmesi, coğrafi keşifler merkantilizm, tarımsal üretimi ve girişimci çiftçiyi ön plana çıkaran fizyokrasinin doğuşu ve sanayi devrimi ile birlikte bilimsel yönetim anlayışının ortaya çıkmasında Frederick Winslow Taylor, Frank Gilbreth, Henri Fayol gibi isimlerin etkili olduğu yönetim bilimi uzmanları tarafından sık sık gündeme getirilir. Klasik akımın temsilcileri olarak görülen bu isimler örgütsel yapı, etkinlik ve genel ilkeler üzerinde araştırmalar yaparak yönetim bilimine katkıda bulundular. 1929 ekonomik buhranından sonra insan unsurunu ön planda tutan, insana saygı ve katılımcı yönetim anlayışını savunan Neoklasik akımın temsilcileri yönetim bilimine önemli yönetim teknikleri kazandırdılar.
Günümüze kadar gelen süreçte modern yönetim teknikleri yönetim bilimini konu alan örgütlerde hızla yayılmaya başlıyor ve ülkemizde de kamu ve özel sektörde hızla yayılmakta.
Genel yönetimin alt yönetimi olarak görülen “spor yönetimi” ise genel yönetimin ilke, kural ve metotlarını sporun kendine özgü dinamikleri ile kaynakların tahsisi, sevk ve idaresi, etkinlik, ekonomiklilik ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda gelişen bir bilimdir.
Çağdaş kulüp yönetimi ilkelerini en iyi uygulayan, süreç odaklı başarı, uzman kadro ile çalışma, iç ve dış müşteri kavramının en iyi uygulandığı spor kulüplerinden biri olduğu iddaa edilen Gençlerbirliği kulübünün başkanı İlhan Cavcav, Bursaspor’a karşı iç sahada alınan 2-1’lik skorla kaybedilen maç sonrası çarpıcı açıklamalarda bulundu: “Gerekirse bundan sonra kulübü ben çalıştırırım.” diyerek Teknik Direktör Mustafa Kaplan’ın görevine son verdi. Çağdaş yönetim prensipleri ile bağdaşmayan bu ters çıkışın Gençlerbirliği kulübü ve Türk sporunu daha ileriye taşıyacağını kimsenin iddaa edeceğini düşünmüyorum tam tersi geriye götüreceği kanaatindeyim.
Küresel köy haline gelen dünyada artık hiç bir şey otonom değil, sürekli karmaşıklaşan ve farklılaşan spor kulüplerindeki örgüt yapılarının “tek adam” tarafından kulüplerin yönetilmesini imkansız hale getirdiğini söyleyebilirim. İlhan Cavcav gibi spor kamuoyunun ve toplumumuzun saygı duyduğu bir spor yöneticinden böyle talihsiz açıklamalar açıkçası beklemiyordum.
Yaklaşık 150 yıl önce Taylor ile başladığı iddaa edilen bilimsel yönetim anlayışı bu gün post modern yönetim anlayışı ile gelişimini sürdürmüştür. Ancak geçtiğimiz gün Gençlerbirliği Kulübü başkanının, büyük bir hezeyan olarak nitelendirdiğim çıkışı ve spor dünyasındaki benzeri uygulamalar, bizi 150 yıl geriye götürebilir. O yüzden kararlar tek kişi tarafından alınmamalı, görev, yetki ve sorumluluklar uygun kişi ve kanallara aktarılarak kalite odaklı yönetim anlayışı benimsenmelidir.
Türkiye’nin, en kurumsal kulüpler arasında gösterilen Gençlerbirliği ve Altınordu gibi kulüplere ihtiyacı var. Bazen böyle talihsiz açıklamalar olabiliyor. İnşallah bu tarz olumsuz duyumları çok sık işitmeyiz.
Burak ÖZTÜRK – Spor Yöneticisi